Sabah güneş doğmadan depoyu tamamen doldurduk, lastik basınçlarını kontrol ettik ve yola çıktık. Gelenekselleşen Kurtköy Opet molasının ardından yola devam ettik ve saat 10 gibi Eskişehir’e vardık. Beste bizim için güzel bir kahvaltıcı bulmuştu. Fazla oyalanmadan kahvaltımızı yaptık ve arkeoloji müzesinin yolunu tuttuk. Güneşli bir cumartesi günü olması nedeniyle her yer kalabalık olacak çekincesi vardı, arkeoloji müzesi dışında bu tahminimin tuttuğunu söyleyebiliriz.
İlk durağımız Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi oldu. Buradaki yaklaşık bir saatlik bir turun ardından kendimizi OMM’de bulduk. OMM, bence oldukça büyüleyici görünüyor. Bulunduğu alanda ne fazla modern duruyor ne fazla geleneksel. Güzel harmanlanmış bir tasarım seçilmiş ve sırıtmamış diye düşünüyorum.
OMM’de Erol Tabanca Koleksiyonu’ndan yapıtlar sergileniyor. 2024 Temmuz sonuna kadar sergilenecek olan İki Güneş Altında sergisinde Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mübin Orhon gibi isimlerin eserleri yer alıyor. Hem bireysel ziyaretin çokluğu hem de grup hâlinde gelen turistler nedeniyle özellikle bazı alanlarda yürümek dâhi oldukça zordu.
Contemporary İstanbul’dakine benzer bir ziyaretçi kitlesi olduğu için olsa gerek, müze içerisinde verimli bir tur izlemek bence bir miktar zor. Bir yerden sonra çıkmak istedim. Beğendiğim eserlerden hatıra kalması için fotoğraf çekerken önüme atlayan mı dersiniz, eser hakkında bilgi almak isterken enseme kadar sokulan mı dersiniz her çeşit insana denk gelmek mümkün.
Güvenlik görevlilerinin sırt çantamı önüme almam konusunda gerektiğinden fazla hassas olduğunu düşünürken fazla hareketli bir genç grup, eserlerden birisini düşürdü. Üstelik bu taşkınlıklarının ardından turlarını gürültülü bir şekilde yapmaya devam ettiler.
Müzenin eleştirilebilecek tek özelliği çıkış için mağazadan geçmek zorunda bırakılmak ve bu çıkışın oldukça dar bir geçit olması nedeniyle rahat hareket edememek olsa gerek. Özellikle kalabalık bir günde mağazada sergilenen ürünlerden birisini kırıp dökmeden çıkabilmek gerçek bir başarı.
OMM’den çıktıktan sonra Odunpazarı evlerinin olduğu bölgede biraz turladık ancak bu tür yerleşim yerleri benim ilgimi pek çekmiyor doğrusu. Genelde turistleri keriz yerine koyan işletmecilerle dolu ve çer çöp satılıyor gibi geliyor.
Yemeğimizi yedikten sonra Emre’nin arkadaşlarının da eserlerinin yer aldığı sergi açılışına uğradık. Burada da biraz vakit geçirdikten sonra yola koyulduk ve saat 24 sularında eve girdik.
Fotoğraflar Fujifilm X-Pro 3 ve Fujifilm X-S20 ile çekilmiştir.
Bonus; Polaroid aldık ve ilk fotoğrafımız bu. Daha sonra incelemesini yazacağım.
Leave a Reply