Tag: kent

  • Sagalassos, Burdur

    Sagalassos, Burdur

    İmparatorlar dâhi güçlerini sonsuza dek koruyamamıştır.

    Yaklaşık iki haftalık Antalya tatilinin dönüş yolunda güzergahtan çok da sapmadan Burdur’da yer alan Sagalassos Antik Kenti’ni ziyaret ettik. Akdağ yamaçlarında yer alan ve 1700 metre rakıma sahip bu kent, Roma İmparatorluğu döneminin en önemli şehirlerinden birisidir.

    En belirgin yapı olarak bizi Antoninler Çeşmesi karşılıyor. Yapılan çalışmalar neticesinde hâlâ su akması sağlanan bu çeşmeye ek olarak konutlar, hamamlar, kireç ve metal fırınları, tiyatro, kütüphane, meclis binası, kilise, tapınak ve Cladius Kapısı gibi birçok yapı bulunmaktadır.

    Kentin tarihi M.Ö. 3 binli yıllara kadar uzanmaktadır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender şehri ele geçirmiştir. M.Ö. 25 yılında Galatia Kralı Amyntas hâkimiyetine girmiş, ardından ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Hadrian’ın, şehri Pisidia İmparatorluk kültünün resmi merkezi seçmesi üzerine ekonomik anlamda büyümüş, bir yüzyıl kadar sürecek ekonomik büyümesi başlamıştır. 6. yüzyılın ortasına kadar gelişmeye devam eden kent, M.S. 590 yılında yaşanan büyük deprem ile yerle bir olmuştur. M.S. 13. yüzyılda ise Selçukluların son Bizans kalelerini de ortadan kaldırmasıyla birkaç küçük köy şeklinde ayakta kalmaya devam etmiştir…


    Ana yoldan çıkıp tırmanmaya başladığımızda karşılaştığımız manzaralar oldukça keyifliydi. Köylerin içinden geçiyor, birbiri ardına virajlar alıyorduk.

    Kentin bilgilendirme tabelaları, bu tatil boyunca gezdiğim diğer antik kentlere nazaran daha doyurucu ve fazla sayıdaydı. Üstelik ayrılacak zamana göre dört farklı seyahat rotası önerilmesi de bence iyi bir düşünceydi. Biz her ne kadar iki saat kadar ayıracağımızı düşünsek de hem havanın güzel olması hem de neredeyse bizden başka kimsenin olmamasını fırsat bilerek dört saat kadar vakit geçirdik. Bol bol fotoğraf çektik ve manzaranın tadını çıkarırken bir yandan da burada yaşanmış olabileceğini düşündüğümüz anları hayal ettik.

    İmkânlar nasıldı da bu rakımda bir yerde şehir inşaa etmeyi düşündüler diye düşünmeden tek bir adım dâhi atamadık. Günümüz teknolojileri düşünüldüğünde bile tırmanmak insanın gözünde büyüyor.

    Bu kentler ve tanıklık ettiği dönemlerin, kültürel ve sosyolojik olarak günümüzden çok daha ileride olduğunu düşünüp fen bilimleri konusunda teknolojinin de etkisiyle elbette günümüz ile yarışamayacağını düşünürdüm. Lâkin bazı noktalarda insan bu konuda da şüphe duyuyor…

  • Phaselis, Antalya

    Phaselis, Antalya

    Kaldığımız evden yaklaşık bir saat uzaklıkta yer alan ve üç ayrı limana sahip olan bu antik kent, deniz ticaretiyle zenginleşmiş ve ileri mühendislik örneği su dağıtım sistemleriyle öne çıkmış. Çam ormanlarının dibinde sahilde yer alan Phaselis, M.Ö. 690 yılında Rodoslular tarafından kurulmuş. Komşu kent olan Olympos tarafından korsan talanlarına maruz kalmış ve M.Ö. 43’te Roma İmparatorluğu egemenliğine girmiş.

    Fujifilm X-Pro3, 8mm f3.5

    Phaselis’i ziyaret ettiğimiz esnada ana caddenin taşları diziliyordu ve yer yer çalışmalar devam ediyordu. Tasnif alanı da dahil olmak üzere gezi rotasını engelleyecek bir kısıtlama, en azından bizim ziyaret ettiğimiz esnada yoktu. Hatta kente girişte bir tapınağın belki de yarısı henüz ufak bir tepecikten yeni çıkarılmış vaziyetteydi. Üstelik oldukça da iyi korunmuş görünüyordu.

    Giriş tek sıra ile yapıldığı için Müze Kart’a sahip olmayanların oyalanmasını beklemek durumunda kalıyorsunuz. Biz herhalde bi’ yarım saati olabilecek en sakin günde bile girişte harcadık.

    Aracımızı ağaçların altında gölge bir yere park ettikten sonra kenti gezmeye başladık ve sonrasında şemsiyemizi plaja dikip altında soluklandık. Antik kenti gezdikten sonra sıcak bunalttığı için denize oracıkta girebilmek muhteşem bir deneyimdi. Tarihi eserlerin hemen dibinde bunu yapabilmek sizi hem o dönemlerde yaşanan birçok sahneye götürüyor hem de oldukça özel hissettiriyor. Belki de şu ana kadar gezdiklerim arasında en hoşuma giden deneyimi bu kent sundu.

    Çektiğim bazı fotoğraflar ise şu şekilde…

  • Atatürk Kent Ormanı, İstanbul

    Atatürk Kent Ormanı, İstanbul

    Hacıosman’da yer alan Atatürk Kent Ormanı şehrin içinde kalan son yeşil yerlerden birisi. Üç farklı uzunluk ve zorluk derecesinde parkur, soyunma odaları, seyir ve etkinlik alanları, oyun parkı gibi birçok imkanı bünyesinde bulunduran ormanın içerisinde piknik yapmak yasak. Bu nedenle de oldukça sakin ve şimdilik bakir bir yer. Birçok kuş ve bitki türüne ev sahipliği yapıyor.

    Üzücü olan tek şey ise Büyükdere Caddesi’nden gelen yoğun bir araç sesi ve ormanın dibine kadar sokulmuş çirkin yapılaşma. Hacıosman’daki inşaat halindeki bina ise çoğu noktada sizi selamlamaya devam ediyor.