Kuzenlerimle 121A’ya binip Paşabahçe’deki halamlara gittiğim çocukluk yıllarımda kıyısından geçtiğim ve gelip geçerken görmemize rağmen hiçbir fikrimin olmadığı silolar, biraz da 31 Mart Seçimleri öncesi açılmış olsun diye erkenden açıldı. Her ne kadar bazı noktalarda hâlâ şantiyede olduğunu düşünsem de büyük oranda tamamlanmış olduğu için çok rahatsız olmadım.
10 Mart’ta açılan Çubuklu Silolar, dijital sanatlar müzesi, sahne, geniş bir kafe, çocuk parkı, kütüphane ve sanat merkezi barındırıyor. Uzun yıllar boyunca akaryakıt deposu olarak kullanılıp işlevi bittikten sonra kaderine terk edilmişti. 2019 yılında kurulan İBB Miras tarafından başlatılan çalışmalar sonucu kamu kullanımına açıldı ve açıkçası çok da güzel oldu.
Biz o gün Anadolu Kavağı civarına da geçeceğimiz için araçla gittik ve girişte yer alan otoparkı kullandık. Yeni açıldığı için mi bilmiyorum ancak herhangi bir ücret de ödemedik. Yeni açılmış olsa da beklediğim kadar kalabalık değildi ancak yukarıda da belirttiğim gibi bazı noktalar henüz tamamlanmamıştı.
Öncesinde siloların üstüne çıkarak eşsiz İstanbul manzarasını izledik. Şehrin yoran birçok faktörü olsa da dönüp şöyle bir bakınca hâlâ oldukça etkileyici hissettiriyor.
Sonrasında açılış sergisi olan Ars Electronica’dan Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir? isimli sergiyi ziyaret ettik. Sergi 10 Haziran 2024 tarihine kadar ziyaret edilebiliyor.
Sattığım makineleri özlemek, pişman olmak ve yeniden almak gibi huylarım var. Bunların başında iki kere satın aldığım Olympus Pen F geliyordu ancak yerini Ricoh GR III’e kaptırdı. Bu küçük canavarla yolum üçüncü kez kesişti.
Dijital fotoğraf makinelerine geçişim görece geç olsa da tıpkı filmli makineleri daha sık kullandığım dönemlerde olduğu gibi birçok farklı marka model kamerayı edinmek ve denemek istiyorum.
Geçtiğimiz dönemlerde ilk defa full-frame makine aldım ve bir süre onu kullandım. Dinamik aralık konusunda sunduklarını tattıktan sonra APS-C veya m4/3 sensörlerin beni artık asla tatmin etmeyeceğini düşünsem de gözüme yine Ricoh kestirdim. Zira benim stilime en uygun makine sanırım bu. Gerek boyutları gerekse teknik özellikleri çoğunlukla beklentilerimi karşılıyor. Bu makineye dijital fotoğraf makinelerinin LC-A’sı diyorum. Küçük ancak boyundan büyük işler yapmaya oldukça müsait. LC-A demişken, LC-A ailesi hakkındaki yazı için buraya, USSR versiyonu hakkındaki inceleme için ise buraya tıklayın.
Küçük boyutları ile pocket rocket olan Ricoh GR III, 35mm’de 28mm’e denk gelen 18.3mm f2.8 lense sahip. 23.5 x 15.6mm CMOS sensöre sahip makinenin ISO aralığı 100-102400. Küçücük gövdesine rağmen üç yönlü sensör sabitleme özelliğine sahip. Normal modda 0.1m – ∞, macro modunda ise 0.06m – 0.12m odak aralığına sahip.
makro modumakro modu
Tıpkı Olympus Pen F’te olduğu gibi önyüklü gelen siyah beyaz filtreleri oldukça iş görüyor. Nadiren sonuçlara dokunuyorum. Standart, Vivid, Monotone, Soft/Hard Monotone, Hi-Contrast B&W, Positive Film, Negative Film, Bleach Bypass, Retro, Cross Processing, HDR Tone film simülasyonları mevcut. Ayrıca iki tane de Custom seçeneğe yer verilmiş.
Sabit 3 inch TFT dokunmatik ekranın oranı 3:2. Type C kablo ile şarj olabiliyor ve bir tam dolu pil ile yaklaşık 200 fotoğraf çekme imkanı sunuyor. Pil ve hafıza kartları ile birlikte yaklaşık 260 gram olan makine, küçük ceplere bile sığabildiği için her an her yere taşınabilir bir canavara dönüşüyor. Bu da makineyi tercih etmemdeki en büyük sebeplerden birisi.
Biri önde, biri ise ekranın hemen sağ üst köşesinde iki teker bulunuyor. FN, Menu ve Display tuşlarının yanı sıra önizleme için Play tuşu ve dört yönlü kontrolcüye sahip.
Sony A7, sunduğu tüm teknik özelliklere rağmen doğası gereği oldukça kaba bir tasarıma sahip. Üstelik fotoğraf çekerken çıkan ses, gizli çekim yapma imkanını ortadan kaldırıyor. Kaba görüntüsü ise fotoğrafa konu olan insan veya hayvanı ürkütebiliyor. Bu da çoğunlukla kaçak göçek fotoğraf çekmemi engelliyordu. Elbette aynı anda hem aydınlık hem de karanlık noktalarda sunduğu sonuçların mükemmelliğini Ricoh ile karşılaştırmayacağım fakat şu aşamada ana kameram olabilecek bir makine değil.
Ricoh’un sevdiğim bir diğer yanı ise makinenin görüntü itibariyle yeterince profesyonel görünmemesi nedeniyle full-frame makinelerin alınmadığı birçok yere götürülebilme imkanı sunması. Örneğin full-frame makine ile bir konsere girememe ihtimaliniz çok yüksek.
Şimdilik makineyi JJC üretimi parmak desteği ve Ricoh üretimi deri çanta ile destekleyeceğim. Parmak desteği tutmayı kolaylaştırıyor. İlerleyen zamanlarda ise Ricoh’un da önerdiği ve boyutu neredeyse makine kadar olan Pentax AF201FG flaşı almayı planlıyorum. Belki yanına 28mm’yi 21mm’e dönüştürmeyi sağlayan lensi de alırım.
Ricoh ile çektiğim bazı fotoğrafları aşağıya bırakıyorum.
Makine hakkında daha fazla teknik bilgi almak ve GR IIIx ile karşılaştırmasını incelemek için tıklayın.