Tag: bmw

  • 2016 BMW 118i İncelemesi

    2016 BMW 118i İncelemesi

    2012 Renault Megane‘ı sattıktan sonra o dönem için güncel olan Megane 4 Hatchback satın almayı düşünüyordum. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu, kendi otomobilimdeki eksikliklerin çoğunu gideren model olduğu için fazla düşünmüyordum. Masajlı koltuğundan açılabilen cam tavanına, Apple Carplay’inden ambiyans aydınlatmasına; birçok konuda çağ atlayan bir Megane modeli olmuştu. Hem yakın çevremin etkisiyle hem de kanımın kaynaması sebebiyle yolum 2016 BMW 118i ile kesişti.

    Belki de hâlâ bu fikrin doğruluğunu savunmamızı sağlayan bir gerçek var, BMW size otomobil içerisinde sunduklarından ziyade altındaki sundukları ile cazip gelmeli. Satın aldığım otomobilde anahtarsız giriş, dokunmatik orta ekran, Apple Carplay gibi birçok özellik yoktu. Aslında objektif düşündüğümde bir önceki otomobilimin üstüne teknoloji anlamında çok bir şey eklenmiyordu ancak gerek alırken ekspertiz esnasında lifte kaldırınca gerekse lastik değişimi gibi günlük işler esnasında gözün görebildiği yerleri görünce neden BMW’nin tercih sebebi olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Alt takım, sürüş hissi, yol tutuş; muadili birçok marka modelden çok daha ileri seviyede bir mühendislik barındırıyor. Her ne kadar günümüz BMW modellerinin birçoğu tasarım olarak bana hitap etmese de marka genlerini taşımayı çok iyi başarıyor.


    Pandemi yeni başlamış, evden çalışmaya başlamıştım. Annemin hâlâ ofise gitmesi nedeniyle sabahları kalkıp onu ofisine bırakıyor, akşamları gidip alıyordum. Satın aldığım ayı takiben yağışlı bir sabah eve dönerken kaza yaptım. Hem biraz acemi kazasıydı hem de bir anlık dikkatsizlik ve yoldaki su birikintisinin nelere yol açabileceğini gösteren bir kazaydı. Bu kaza bana hem maddi hem de manevi hasar bıraktı. Hem yeni aldığım otomobille yeterince bağ kuramadım hem de tamir tadilat işlemlerinden ötürü yüzde yüz verim alamadım. O yüzden çok uzun olmayan bir birliktelik yaşadık ve bir sene daha yeni bir BMW 118i ile güncelledim.

    Sahip olduğum ilk 118i, Joy Plus donanım paketine sahipti. 1.5 litre hacminde, 136 beygir, 220 nm tork sunan 3 silindirli motor barındıran makyajlı versiyon, 0’dan 100’e 8.7 saniyede çıkıyordu. Zaten bu otomobilin limitli hissettirdiği anlar 120-130 km/s’tan sonra başlıyordu. İvmesini kaybettiğinizde yeniden hızlanmak, boş ağırlığı neredeyse 1.4 ton olan ağırlığından ötürü çok da kolay olmuyordu. Her ne kadar aynasında BMW’nin alametifarikası angel eye’ları gören yol verse de markaya çok da yakışmayan bir güç/ağırlık oranı olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni Türkiye’deki vergilendirme sisteminin saçmalığı, o ayrı bir yazının konusu…

    Angel Eye

    Tabii bu kasada güçlü bir seçenek elbette var ancak ülkemize resmi yollardan gelmiş tek model BMW 120i. O model, 176 beygir ile biraz daha keyifli. Yurt dışında zaten daha yüksek güç seçeneği olan versiyonları mevcut.

    İstanbul’u etkisi altına alan bir dolu yağışından kurtarmak için atölyeye sokmuştum.

    8 ileri ZF şanzımanı, gerek geçiş hızı gerekse kararlılığı ile sürüş keyfini arttırıyor, uzun yolda düşük devirle yol alabilmeyi mümkün kılıyordu. Böylece ortalama otoban hızlarında yakıt tüketimi oldukça düşüyor, düşük devirle birlikte motor sesini duymak güçleşiyordu. Her ne kadar dört silindirli eski versiyonlarını daha çok sevseler de ben üç silindirli motorun karakteristik sesini ve titreşimini çok beğeniyordum. Yakıt tüketimine gelecek olursak, sağ ayağıma ne kadar hâkim olmaya çalışsam da şehir içinde 300-350 km anca yol yapabiliyordum. Ortalama yakıt tüketimim 10 litrelerin altına çok düşmüyordu. Porsche Macan’ı olan yöneticim benden daha az yakıyordu, benzin ibresinin hareketini fark ettiğim ilk otomobilim bu oldu.

    Sınıfının rakipsiz modeli 118i, arkadan çekişli olması nedeniyle arka koltukta ferah bir yaşam alanı sunmuyordu. Ağırlık dağılımı nedeniyle akünün bagajda olması ise bagaj hacminden bir ödün vermeyi gerektiriyordu. Elbette bunların hepsi şoför koltuğuna oturunca unuttuğum detaylardı. Joy Plus donanım paketi performans odaklı olmaktan ziyade daha ulaşılabilir bir BMW sunuyordu. Bu nedenle satın alan birçok insan M direksiyonu ile değişim yapıyordu. Birlikteliğimiz çok uzun sürmediği ve orijinallikten yana olduğum için bu tür işlere girmedim.

    Arkadaşımdan ödünç aldığım GoPro ile POV çekiyor, gecenin geç saatlerinde boş olan Bahçeköy yollarında gazlarken denemeler yapıyordum. Önceki nesillerini de kullandığım için direksiyon hissinin biraz daha iyileştirilmiş olduğunu fark etmiştim. Hatta günlük kullanımda M versiyonlarındaki direksiyondan daha iyi bir deneyim sunduğunu düşünenlerdenim.

    Çift bölgeli otomatik kliması, vitesin önünde konumlandırılmış iki adet bardaklığı, küçük de olsa bir saklama alanı bulunduran kol dayaması, geri vitese takınca zemini gösteren sağ aynası gibi birçok yeniliğiyle Megane’da aradığım birçok kullanışlı detayı barındırıyordu.

    Satın aldığım gün noterden çıkıp koltuğuna ilk oturuşumdaki hisleri aklımdan çıkaramıyorum. Zehir kana karışmıştı.